kopuk bir hayat

1 Haziran 2009 Pazartesi - - 0 Comments

bugün zor.
mimiklere sahip olmak,
anlamamakta direten bünyeye huzur vermek zor.
kendi bünyesine laf anlatamayan adamın başka insanlara kendini anlatması;
düşünsenize ne kadar zor?
derdim ki ben hep buradayım giden gider gelen gelir.
şimdiyse koşturmaktayım neden?
içimde sıcacık var olması gerekenler
neden buz basmışım gibi sızlatıyorlar kalbimi?
dünyaya baktığım pencereleri açık bıraktım da kendiminkini mi kapadım?
perdelerim mi kalın da insanlar benim gözlerimi kendi gözleri bellediğinde yine kendi pencerelerindeki aynı manzarayı görüyorlar?
sadece;
yapamadım ben.
kusursuz değilim,
dünyam da değil.
iyi götürüyordum farkındayım ama tökezledim.
peki birkaç sendelemede bana yakıştırılan "topal" sıfatı neden?
başarısız oldum son zamanlarda evet,
dağınıktı kafam yoktu bir nedenim.
toparlayamadım,
kendimi mutlu etmek için sizi mutlu edemedim bu defa.
nankörlük neden?
hep mutlu etmek için çabalayan adamın, mutlu edemediği anlarda "mutsuz ediyormuş" gibi yargılanması nasıl bir adalet?
ortası yok mu bunun?
neden sırtımı sıvazlamak ve bana destek olmak bu kadar zor?
keşkeleri sevmiyorum.
keşke demiyorum,
keşke sizi sürekli mutlu etmeme bu kadar alışmasaydınız demek de yok;
keşke bu kadar alıştırmasaydım demek de zor.
ben buyum:
mutluluk verdikçe mutlu olan adam.
gerekirse şaklaban;
ezik,
aptal,
şapşal,
saçma,
dalga geçilen...
verebileceğim bir sürü örnek sıfata büründüm hep,
siz mutlu olasınız diye.
diğer insanlar gibi "bugün kötü görünüyorum" diyerek üzülemem de mesela.
egosuzluk bu kadar mı kötü bir şey, biri açıklasın bana.
çevremdekiler ne olmak istiyorlarsa zıttını oldum gocunmam bundan ben!
zeki olmak istiyorsan ben salaktım;
olduğundan daha zeki hisset diye.
komik olmak istiyorsan ben soğuk espriler yapandım;
senin söylediklerin daha komik dursun diye.
ey hayatımdaki herhangi bir insan!
senin için yaptığım bu şey de aslında bencillikti,
mutluluğunu görüp böbürlenmek;
"benim sayemde" diyerek mutlu olmaktı!
sizi çok fazla sevdim de hani,
mutsuz olmak da değildir derdim benim.
sadece;
son zamanlarda beceremedim diye bu tokat niye?
eş, dost, sevgili, akraba...
biriniz anlasaydınız beni, çok mu lüks olurdu?
verdiğim yüzlerce mutluluğu görmemek kolay,
arka arkaya birkaç kez mutlu edemeyince kalemimi kırmaksa içinizden gelen;
ona da tamam.
biliyorum insanların kötü olanı daha çok fark ettiğini,
güzel şeyleri "olması gereken" olarak niteleyip yaşatılan mutsuzluk ile yargıladığını.
biliyorum ki insan sıra dışı bir şeyler ister ama sıradan olanı beğenir.
çünkü alıştığı güzeldir ona.
fark edemez sıra dışı olanı.
yine de bilin ki ben sıradan bir mutluluk vermeyeceğim asla!
siz anlamadan, suratınızdaki gülümseme olmaya devam edeceğim.
dalga geçtiğinizde,
saçmalamalarıma verdiğiniz tepkilerde,
yaptığım salaklıklarda,
suratınızdaki ifade ve kahkahalarınızın tonu mutlu edecek beni yine.
şimdi size göre ben hep "topalım"
mutsuz edenim ama;
sendeleyip düşsem de kalkar koşarım ben.
anlayan anlar, anlamayanın tersinedir koşumun istikameti.
sıfatı ne olursa olsun;
bir insan sadece,
onu mutlu ettiğim zaman mutlu olabiliyorsam vardır benim hayatımda.
gerisi boş, gerisi palavra.
gerisi; benim keyfimin kahyası.